Plastik atıkların yarattığı kirlilik, ülkeler arasında kriz yaratan çöp ithalatı sorunu derken, geçtiğimiz hafta havada ve suda (ve hayvanlarda) bulunan mikroplastiklerin ne kadarının vücudumuza girdiğine ilişkin haberlere bolca rastladık. İklim krizi ve giderek büyüyen ekolojik sorunlarla ilgili yaşanan farkındalık ve buna yanıt veren araştırmacıların çalışmalarının artışıyla paralellik gösteren bu durum, medyanın artık, ‘çevre haberleri’ni arka sayfalarda, küçük bir köşede görme alışkanlığını bırakmasına da neden oldu. Ancak farklı yaklaşımlar ve rakamlar da kafa karıştırdı. Biz de Çukurova üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi’nde yıllardır konu üzerinde çalışan Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’ya işin aslını sorduk.

Farklı haberlerde, bir insanın günde ne kadar plastik yediğine ilişkin verilen farklı sonuçların, kullanılan verilerden kaynaklanabileceğini söyleyen Gündoğdu şunları anlattı: “Çalışmalardan Kanada kaynaklı olan, bir insanın bir günde yaklaşık 140 adet plastik yediğini, İngiltere kaynaklı olan da, günde yaklaşık 273 adet plastik yediğini ortaya koyuyor. Her iki çalışmada ortaya çıkan bu iki katlık fark, dikkate alınan çalışmaların farklılığından kaynaklanıyor. Çalışmalar, havadan, içeceklerden, tuzdan, balıktan, midyeden ve içme suyundan bulaşan mikroplastik miktarları dikkate alınarak hazırlandığı için böyle bir farklılık çıkması normal.”

“Her şey bir kenara bu kadar mikroplastik ciddi bir risk anlamına geliyor” diye konuşan Gündoğdu, Türkiye’de yaşayanların ortalama ne kadar mikroplastik yediğine ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı.

“Tam olarak olmasa da eldeki çalışmalardan kabaca bir değerlendirme yapabilir, bunun için de aşağıdaki çalışmaları dikkate alabiliriz:

Contamination of table salts from Turkey with microplastics*

A Research on Microplastic Presence in Outdoor Air*

Quantity and types of microplastics in the tissues of the spiny oysters*

Microplastic litter composition of the Turkish territorial waters of the Mediterranean Sea, and its occurrence in the gastrointestinal tract of fish*

Bunlar, Türkiye adresli çalışmalar. Ayrıca içme suyundaki mikroplastik miktarı için Avrupa için belirtilen değeri kullanabiliriz. (yaklaşık 4 adet plastik/litre).

Doç. Gündoğdu, hesaplama yaparken bazı varsayımların da peşinen dikkate alınmak zorunda olduğunu belirtti:

Bir yetişkin dakikada 10 litre hava soluyor.
Ortalama olarak atmosferdeki tozun içerisindeki partiküllerin %29’u plastik.
Bir yetişkin günde ortalama 16 saat uyanık ve aktif.
Bir yetişkin günde ortalama 15 gr tuz tüketiyor.
Alkol tüketmiyor.
Bir yetişkin günde 2 litre su içiyor.
Yılda 6 kg balık tüketiyor. Ancak bu değer kıyı şehirlerinde üç kata kadar çıkabiliyor. O sebeple 12 kg olarak kabul edilecek
Avrupa’dan 15-20 kat fazla

“Bu veriler ışığında, Türkiye’de bir insanın günlük olarak 3. 800 adet plastik partikül yutma riskiyle karşı karşıya olduğu söylenebileceğini” kaydeden Gündoğdu, şöyle konuştu: “Bu miktarın Kanada ve İngiltere kaynaklı çalışmalardaki değerlerden neredeyse 15-20 katı fazla çıkması aslında pek de şaşırtıcı değil ancak yine de detaylı bir çalışmayla teyit edilmesi gerekmektedir. Gerçekte bir insanın ne kadar plastik yeme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirlemek için çok kapsamlı bir araştırma gerekiyor ancak şöyle de bir gerçek var ki o da oldukça fazla kirlettiğimiz çevrenin bize olan etkisinin de bu kirlilikle paralel olması gayet olağan.”

Gündoğdu, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yaşadığımız çevrenin kalitesiyle yediğimiz mikroplastik miktarının doğru orantılı olduğuna dikkat çekti ve şu uyarıları yaptı:

“Örneğin denizel kıyılarımız, Akdeniz’in en kirli sahillerine ve suyuna sahip. Akdeniz kıyılarımızdaki kirlilik miktarı diğer ülke kıyılarının neredeyse 10 katı. Benzer şekilde hava kalitemiz Avrupa’nın en kötülerinden. Yediğimiz balıkların %58’inin midesinde ortalama 3 adet mikroplastik var!”

Kullandığımız tuz plastik dolu. Kısacası bu derece kirlilikle kuşatılmış bir çevreden ciddi anlamda plastik almak gayet olası. Kaldı ki daha plastikle kaplı yiyeceklerden ne derece plastik aldığımızı bilmiyoruz. Çok daha ileri gidelim. Lokantalarda kullanılan salata doğrama tahtaları, kasap ve marketlerdeki doğrama tahtaları, kokoreç dükkanlarındaki ya da aklınıza gelebilecek birçok yerdeki doğrama tahtaları, hijyenik kabul edilmediği için plastiklerle yer değiştirmiş durumda. Bunlardan ne derece plastik koptuğunu ve bunun ne kadarını yediğimizi bilmiyoruz. Şöyle herhangi bir işletmedeki plastik doğrama tahtalarına gözünüzü iliştirin, kullanımdan kaynaklı olarak aşındığını ve çukurlaştığını fark edeceksiniz. Buna benzer daha birçok örnek sıralanabilir. Bunun yanında yaşam tarzımız da bu değerin önemli belirleyicilerinden. Yani hayatımızda ne kadar plastik içerikli ürün varsa o derece plastik yemek zorunda kalıyoruz. Giydiğimiz elbise, evimizdeki halı, mutfağımızdaki eşyalar ve daha birçoğu. Aslına bakarsanız maruz kaldığımız plastik miktarı, tahmin ettiğimizden de fazla olabilir.”

Kaynak: https://yesilgazete.org/blog/2019/06/13/bir-madalya-daha-yolda-avrupanin-plastik-yeme-sampiyonu-olabiliriz/

Shares