Grubumuzun yürüttüğü Mikrobeach projesi kapsamında elde edilen sonuçların bir kısmı, saygın bilimsel dergilerden olan Environmental Pollution dergisinde yayınlanmıştır.

TÜBİTAK destekli araştırmamızın sonuçlarına göre, İskenderun Körfezi kıyılarındaki makro meso ve mikroplastik kirliliğinin boyutu vahim. Plastik kirliliğinin büyük kısmı da Türkiye kaynaklı.

Akdeniz, çevresindeki yoğun nüfus, sanayi, kentleşme ve sahip olduğu gemi trafiği nedeniyle ciddi anlamda kirlilik ile karşı karşıya. Bunu nereden mi biliyoruz? Bilimsel çalışmalardan ve bunlar üzerinden oluşturulan raporlardan. Bu köşeden de sık sık değindiğimiz bu çalışma ve raporların ortak görüşü; insan kaynaklı bu kirliliğin canlıları oldukça olumsuz etkilediği gerçeği. Bu gerçeğin daha iyi anlaşılabilmesi için kirliliğin tüm boyutlarının ortaya konulması gerekmektedir. İşte bu amaçla TÜBİTAK destekli olarak gerçekleştirdiğimiz projenin sonuçlarından bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle araştırmamızda ne yaptığımızdan kısaca bahsetmekte fayda var. Proje kapsamında Akdeniz’in en doğu ucunda yer alan İskenderun Körfezi kıyılarındaki makro meso ve mikroplastik kirliliğini araştırdık. Araştırmanın mikroplastik kısmı için 2018 yılının ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde iki ayrı örnekleme çalışması gerçekleştirdik. Makro ve mesoplastik kirliliği için ise sadece ilkbahar döneminde bir saha çalışması gerçekleştirdik. Şimdilik araştırmanın sadece makro ve mesoplastik kısmına ait sonuçlarını paylaşabiliyoruz. Çünkü diğer sonuçlar henüz bilim dünyasında duyurulmadı. Sırası gelince mikroplastik sonuçlarını da duyuracağız.

Çalışmamızın ilk sonuçlarına göre gözle görülebilir olan, yani 5 mm’den daha büyük plastiklerin İskenderun Körfezi kıyılarındaki durumu oldukça vahim. 13 farklı sahilde (haritada görülecektir) gerçekleştirdiğimiz çalışmada, ortalama olarak 1 km2’lik alanda 12 200 000 adet plastik olduğunu tespit ettik.

Bu değer yine bizim yaptığımız ve Samandağ sahilinde yeşil deniz kaplumbağalarının plastikten ne kadar etkilendiğini araştırdığımız çalışmada bulduğumuz değer hariç, Akdeniz’in diğer bölgelerinde yapılan çalışmalarda bulunan değerlerin neredeyse 10-12 misli. Bu tabii ki ortalama değer için geçerli. Oysa Hatay/Dörtyol ilçesindeki sahilde tespit ettiğimiz plastik kirliliği düzeyi (km2’de 46 200 000 adet; km2’de 14.5 ton ) diğer tüm bölgelerden daha fazla. Yani Akdeniz’in en kirlisi. En çok rastlanan plastikler ise kırılmış plastik parçalar. İkinci sırada da sera poşetleri. Bilenler bilir, İskenderun körfezi, Çukurova’daki tarımsal faaliyetlerin etkisi altında olan bir körfez. Bu durum da gelişi güzel terk edilen tarımsal çöplerin körfeze taşınmasına neden oluyor. Sahillerin plastik çöp açısından sıralaması ise Dörtyol>Akyatan>Arsuz>Botaş>Büyükdere>Gölovası>Karataş>Erzin>K.Yumurtalık>Payas>Konacık> Ağyatan>Y.Lagün şeklinde. Sahillerde bulduğumuz plastik çöpler içerisinde ayrıca oyuncak, sigara izmariti, gıda ambalajı ve daha birçok çeşit atık mevcut.

Akdeniz’de tespit ettiğimiz plastik kirliliği miktarı daha önce İtalyan araştırmacı grubunun yaptığı modelleme çalışmasını doğruluyor. O çalışmada Akdeniz’in en kirli sahillerinin, bizim çalışmamızın da içinde bulunduğu alanı kapsayan Kilikya baseni olduğu belirtiliyordu. Üstelik çoğunluğu da Türkiye kaynaklıydı. Bu; bizim bulduğumuz plastiklerin de çoğunluğunun Türkiye kaynaklı olduğunu gösteriyor diyebiliriz. Yani öyle sanıldığı gibi dış kaynaklı çöpler tek sorumlu değil.

Bu çalışmamız da gösteriyor ki Türkiye ciddi bir plastik çöp problemi ile karşı karşıya. Çözüm ise sanıldığı kadar basit değil. Özellikle tarımsal kaynaklı çöpler (sera poşetleri başta olmak üzere) ciddi tehdit oluşturuyor. Dayanımı düşük olan ve oldukça şeffaf olan sera poşetleri, zaman içerisinde başta güneş ışınları olmak üzere birçok faktör yardımıyla kolayca parçalanıp mikroplastik haline dönüşerek daha büyük tehdit oluşturuyor.

Bu plastikler yine tarafımızca gerçekleştirilen önceki bir çalışmada İskenderun körfezi yüzey sularında da en fazla bulunan plastik türü olarak tespit edilmişti. Yani adeta her yer sera poşetleri tarafından işgal edilmiş. Bu duruma karşı bakanlığın acil önlem alması gerekiyor. Yapılması gereken ilk şey de sera poşetlerinin kullanımının sınırlandırılması ve beraberinde sıkı kontrol. Siz de zamanınız ve imkânınız varsa, alçak sera kullanılarak tarımsal üretim yapılan alanları bir dolaşırsanız var olan kontrolsüzlük ve başıboşluğu kolayca görebilirsiniz.

Kaynak: https://yesilgazete.org/akdenizin-kirli-ucu/

Shares