2018 yılında Çin’in aldığı yasaklama kararıyla gündemimize giren plastik çöp ticareti her geçen yıl artan bir oranda devam etti. Özellikle bertarafı ya da yeniden kazanımı oldukça maliyetli olan çöpler Türkiye başta olmak üzere birçok ülkeye gönderiliyordu. Bu konuda herhangi bir uluslararası sözleşme de 2021 yılın başına kadar yoktu. Ancak 1 Ocak 2021’de uygulamaya sokulan Basel Konvansiyonu’nun yeni plastik kısıtlamaları 2020’nin sonlarında plastik çöp ticaretinde ciddi bir patlama meydana getirdi. Kısıtlamaya takılmak istemeyenler anlaşılan ellerini çabuk tutmak istemişlerdir. Türkiye 1 Ocak 2021 yılında yürürlüğe konulan Basel Konvansiyonu Plastik Düzenlemesine çok sonra (Şubat 2022) adapte olmuş olsa da kendi ulusal mevzuatında yeni yasaklar koyarak plastik çöp ithalatına önemli sınırlamalar getirdi. Önce %50 kota ve karışık plastik çöp ithalatı yasaklandı, ancak daha sonra illegal faaliyetlerin rapor edilmesi hızını kaybetmeyince, bu sefer de bu yasadışı faaliyetlerin en büyük kılıfı olan çöp türlerinden birinin (etilen polimerler) ithalatı yasaklandı. Bu yasakla beraber ülkenin toprağını, havasını ve suyunu önemseyen insanlar sevinirken, kolay yoldan kazandıkları paralarının musluğu kesilenler ortalığı velveleye verme çabasına girişti. Çöp ithalatçılarının yoğun lobi faaliyeti sonucu yasak yürürlüğe girdikten 7 gün sonra geri çekildi. Daha sonra da ithalat kurallarındaki %99 saflık kuralı da %99 geri dönüştürülebilirlik olarak güncellendi ve böylelikle zaten olmayan ve neredeyse imkansız olan denetimlere bel bağlanarak çöp ithalatı kaldığı yerden artarak devam etti. Bu ithalatın yarattığı zararlar ve neden yasaklanması gerektiğine dair bazı gerçeklerin ortaya konulması gerekmektedir. Dolayısıyla ortaya atılan ve geçerliliği tartışmalı olan iddialar tek tek değerlendirilmeye muhtaçtır.
İDDİA 1- Çöp ithalatı yapan sektörün sadece Adana’da yarattığı istihdam 70 binin üzerinde ve Türkiye genelinde 350 bin kişi istihdam ediliyor.
https://btsoekonomi.com/haber-detay/polieliten-hurda-ithalat-yasagi-kalkmali
https://geridonusumekonomisi.com.tr/kota-ve-yasaklamalar-uretime-engel.html
Bu iddiayı çürütmenin en kolay yolu SGK verileridir. Çünkü istihdam denilen olgunun temel dayanağı kayıtlı işgücünün varlığıdır ki bu da ancak işçilerin sosyal güvenceli olarak çalıştırılması ile mümkündür. SGK tarafından yayınlanan istatistiklere göre plastik ve ilişkili sektörlerde faaliyet gösteren firmalardaki çalışan sayısı tüm Türkiye genelinde 516 bin kişidir ve bu istihdamın önemli bir kısmı PETKİM, PETLAS, BRIDGESTONE, SUMITOMO, TÜPRAŞ, BOTAŞ, TÜRK PETROL vb. ithalatla ilgisi olmayan şirketlerde ve ithalat gerçekleştirmeyen petrokimya üretim sektöründe faaliyet gösteren şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bunun yanında tüm bu sektör içerisinde Adana’da faaliyet gösteren şirketlerin doğrudan istihdam sayısı da 12509 kişi olup bunun da önemli bir kısmı ithalat ile ilgisi olmayan şirketlerin yarattığı istihdamdır. Dolayısıyla burada ortaya çıkan durum kayıtdışı çalıştırma sayısının fazlalığı ve bunun birinci ağızdan doğrulanmış olmasıdır. İstihdama dair bilgilerin kesin sayılarına ulaşılması için bu konuda şeffaf bir açıklama, hem ilgili sektör temsilcileri tarafından “iddianın ispatı iddia edene aittir” ilkesi gereği açıklanmalıdır. Aksi durumda kaçak ve kayıt dışı istihdamı besleyen bir sistemin ciddi anlamda cezai yaptırıma tabii tutulması gerekmektedir. İstihdam meselesinin bir diğer konusu da kayıt dışı göçmen çalıştırılması meselesidir. Bu durumun ciddiyeti İSİG meclisi tarafından tutulan ve bu sektördeki iş cinayetleri ve kazaları raporlarından anlaşılmaktadır. İSİG’e göre 2017-2021 ilk 7 ayı arasında meydana gelen kazalarda zarar gören ya da ölenlerin (92 kişi) %26’sı (24 kişi) yabancı uyruklu düzensiz göçmenlerden oluşmaktadır. Dolayısıyla istihdam yaratılıyor iddiası kayda değer bir iddia değil aksine bir itiraftır. Ayrıca istihdam yaratılması herhangi bir faaliyeti masum kılmamaktadır.
İDDİA 2- Türkiye çöp değil ham madde ithal ediyor ve görüntüleri düşen olaylar münferit ve 3-5 kendini bilmezin işi!
Türkiye çöp ithal etmiyor söylemi bu iddiayı ortaya atanların kendi kurmaya çalıştıkları bir kavramsal illüzyona göre oluşturulan tanımlara dayanmaktadır. Örneğin şu haberdeki (https://www.gazeteduvar.com.tr/almanyadan-gelen-copler-turkiyede-kayboldu-haber-1522094) veriler bize Türkiye’deki şirketlerin bir kısmının çöp ithal ettiğinin en önemli göstergesidir. İlgili haber ve bağlantılı soruşturmalardan öğrendiğimiz kadarıyla da yaklaşık 10000 ton çöp hali hazırda gümrüklerde alıcı firma ortadan kaybolduğu için alıkonulmuş durumda geri gönderilmeyi bekliyor. İlgili firma merdiven altı değil hükümet tarafından teşvik verilerek desteklenmiş ve yatırı yapılmasına izin verilmiş bir şirkettir. Dolayısıyla 3-5 çürük elma kavramı gümrüklerden bu çöplerin devlet teşvikleri kullanılarak sokulduğunu ortaya koyuyor. Bakın firma ortadan kaybolmasa bu firma da parmakla gösterilen ve 3-5 çürük elma olmayan olarak lanse edilen bir firma olacaktı ve bu çöpler ülkeye girecek ve yasadışı yollarla bertaraf edilecekti! Nitekim konuyla bağlantılı bazı geri dönüşüm firmalarının bu yıl içerisinde yandığına dair çeşitli iddialar söz konusu. İddia diyoruz çünkü bunların soruşturulmasına dair emare henüz belirmiş değil. Ülkeye çöp geldiğine dair diğer göstergeler ise şu haberlerde mevcut:
https://odatv4.com/almanya-ile-turkiye-arasinda-cop-krizi-cikti-12052117.html
https://www.bbc.com/news/av/uk-53181948
https://mikroplastik.org/adanada-yasadisi-cop-dokum-faaliyetlerine-cevre-ve-sehircilik-bakanligindan-rekor-ceza/
https://twitter.com/nevsinmengu/status/1509896260228108289?s=20&t=9kyI9wFDiUSIkXXz4Rv_yA
https://www.dailymail.co.uk/news/article-9585799/How-waste-supermarkets-ends-illegally-dumped-roads-Turkey.html
https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/sultangazi-belediyesi-bir-hafta-icinde-kaldirilacak-dedigi-tonlarca-atigi-oldugu-gibi-birakti-1919446
Kaldı ki bu haberler olayın sadece bir kısmını ortaya koyuyor. Bunun yanında yine ortaya konulan şu haritada belirtilen noktalarda binlerce ton yabancı plastik çöp 4 yıl boyunca yakılmış veya gömülmüş. İsteyen olursa bu noktaların bazılarında hâlen plastik çöpler gömülüdür. Kazıp çıkarılabilir. Bunun yanında olayın sadece üç beş işini kötü yapan ya da illegal faaliyet gösterenlerle alakalı olmadığını bilmekte fayda var. Çünkü çöp ithalatı özel lisansa sahip firmalarca gerçekleştiriliyor ve bunların hepsi kâğıt üstünde her şartı yerine getiren yasal, lisanslı firmalar.
İDDİA 3- Para vererek aldığımız bir şeyi neden yakalım! Bu işte bir mantık hatası var!
İddialar içerisindeki en tutarsız olan da bu. Çünkü bu sektörde olan herkesin bildiği ama belgelenmesi zor olan bir şey var ki o da çoğunlukla çöpü alanın değil verenin para ödediğidir. Bakın şu belgeselde bu iş gizli kamera ile belgelenmiş. Kalan kesimin ödediği şey ise gönderilen çöpün sadece işe yarar kısmına ödenen miktar. Çünkü veren için bu çöpün kendi topraklarında bertarafı oldukça pahalı (gelen çöplerin gümrükteki örnekleri). Daha ucuzunu teklif eden birilerine bu çöpleri vermek çok kolay. Üstüne üstlük bu çöpleri getiren firmalara tanınan bazı imtiyazlar da var. KDV muafiyeti, ihracat desteği ve bazı destekleme hibe ve kredileri söz konusu. Benzer bir durum gönderici için de geçerli. Dolayısıyla hal böyle olunca getirilen şeylerin işlenip satılmasına bile gerek yok. Olduğu gibi alıp getirip, denetimleri de bir şekilde aşabildiniz mi daha hiç bir şey yapmadan kar etmeye başlıyorsunuz. Sonuç olarak ortada bir mantık hatası değil kendi ülkesinin çöpünü almak yerine, daha karlı olduğu için yabancı çöpleri alma mantıksızlığı ve bunları da sağa sola dökme ya da geri dönüşüm fabrikalarında yakma kötülüğü söz konusu. Bunun yanında bir de 4-4-2 diye neredeyse tüm sektörün bildiği bir çöp isimlendirmesi var ki tam bir garabet. Çünkü bu 4-4-2 denilen şeyin 2’lik kısmı tam olarak çöp ve diğer kısımları da çöpten hallice. Yani ortada tam anlamıyla çöp söz konusu. Bu esnada geri dönüştürülebilir olanlar da yok değil. Zaten her nasıl oluyorsa daha ben çöp getiriyorum diyeni duymadık. Bakıldığında sektör adına her konuşan ülkeye tonlarca döviz getirdiklerini söylüyor. Peki bu dövizden asgari ücretli çalışanlar,ya da kayıt dışı çalışan Suriyeli işçiler faydalanabiliyor mu?
Ayrıca şu videodaki yangın 2019 yılında 5 ay boyunca sürdü. O bölgede yaşayanlar Temmuz 2019- Aralık 2019 arasında pencerelerini bile açamadıklarını belirtiyorlar! Üstelik aynı bölgeleri de içine alan alanlarda gerçekleştirilen bir çalışmada çok sayıda kalıcı organik kirletici tespit edilmiş ve bu kirleticilerin bazı yerlerde 400 000 katlara kadar çıktığı belirtilmiş. Bu kirleticiler kanser, erken doğum, hormonal bozukluklar, genetik hasarlar ve daha birçok şeyin de ana sorumlusu.
https://www.greenpeace.org/turkey/raporlar/rapor-atik-oyunlari-geri-donusumsuz-hayatlar/
İDDİA 4- Plastik çöp ithalatının yasaklanması ambalaj ve diğer plastiklerin fiyatlarını arttıracaktır.
Bu da mantık ve matematik ile izahı olmayan bir iddia. Çünkü 2020 yılında Türkiye’nin toplam plastik hammadde ithalatı PAGEV isimli plastik sanayinin lobi faaliyetlerini yürüten grubunun yayınladığı rapora göre 7.952 milyon ton. Bunun içerisinde “3915 Plastikten döküntü, kalıntı ve hurdalar” koduyla ithal edilenler (ki atık değil hurda olarak tanımlanmış) 757 bin ton civarında ve maddi karşılığı da 140 milyon dolar. Peki, toplam hammadde ithalatının ekonomik boyutu nedir? O da 8.9 milyar dolar. Yani toplam ithal edilen hammaddenin maliyet açısından %2’si. Peki, toplam ihraç edilen ham maddenin maddi miktarı nedir? O da toplam 1.4 milyar dolar. Peki, bunun ne kadarı son yasak kapsamına giren etilen polimerlere ait? O da 74 milyon dolar. Şaka değil gerçek. Yani %5 civarı. Bir de plastik endüstrisinin toplam pazar hacmine bakalım. Yine aynı lobi grubunun raporuna göre toplam pazar hacmi 34 milyar dolar. Bunun içerisinde bu yabancı çöplerden üretilen hammadde ile yapılan plastik miktarı o kadar az ki kopan gürültünün ekonomiye olan katkıyla değil bireysel ve ithal çöpe bağlı servetin kaybedileceğiyle ilgili olduğu açık. Kaldı ki daha önce geri dönüşümcülerin yaptığı “İthal atıktan ürettiğimiz ham maddenin hepsini yurt dışına ihraç ediyoruz” söylemi ile açık bir şekilde çelişen iç piyasadaki plastik mamul fiyatlarının artacağını iddiası var ki o da evlere şenlik. Ortada net bir fırsatçılığın olduğunu söylersek yanlış yapmış olmayız. Çünkü toplam plastik endüstrisi pastasında çok küçük bir yer kaplayan çöp endüstrisinin genel plastik fiyatlarına olumsuz yansımasının olması beklenemez. Fiyat artışı olacaksa o da genel olarak plastik ham madde fiyatlarında meydana gelecek artışla ilgili olabilir. Yani anlatıldığı gibi çöp ithal etmek zorunda değiliz. Çünkü o çöplerin ekonomiye katkısı devede kulak.
İDDİA 5- İç piyasadaki plastikler sektörü beslemeye yetmiyor
Türkiye yıllık yaklaşık 4-6 milyon ton arası plastik çöp üretiyor (Bu miktarın kesin değerleri bilinmemektedir çünkü bu konuda yapılmış çalışma sayısı oldukça sınırlıdır). Tüik istatisitklerine göre Türkiye’de üretilen evsel kaynaklı belediye çöpü miktarı 32 milyon ton civarındadır. Yapılan çalışmalar evsel kaynaklı belediye çöplerinin %15-20’lik kısmı plastiklerden oluşmaktadır ki, Türkiyeli firmalar tarafından ithal edilen plastik çöplerin içeriği de bunlarla hemen hemen aynıdır. Eğer ki bu miktarda çöp 1.2 milyon tonluk (700 bini ithal 500 bini iç piyasa) bir çapı olan sektöre yetmiyorsa ortada bir manipülasyon olduğu açıktır. Asıl yapılması gereken bu çöpün yerine yurt dışından çöp getirmek değil bunun daha iyi ayrıştırıldığı ve toplandığı bir sistemi desteklemektir. Düşünün sadece 9 milyar adet PET şişenin satıldığı bir ülkeden bahsediyoruz ve bu çöpün de çok az bir kısmı toplanıyor. Belediye başkanları ayrıştırıp topladıkları çöpleri alacak firma bulamadığını, yerli çöpü işleyen geri dönüşümcüler, geri dönüşüm işinin çok da karlı bir iş olmadığını söylerken ithal çöp bağımlılarının bu söylemi, işin içerisinde başka işlerin olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim Türkiye’nin dört bir yanından gelen yasadışı yabancı çöp dökümü görüntüleri ve her yıl meydana gelen 60’a yakın geri dönüşüm tesisi yangını da bu kirli işin ne olduğu konusunda ipucu da veriyor.
İDDİA 6- Çöp ithalatının yasaklanmasını isteyenler yabancı petrol kartellerinin güdümünde
Bu iddiayı nitelendirenlerin ana argümanı, petrokimya kartellerinin Türkiye’nin plastik ve geri dönüşüm sektörünün büyümesini engellemek amacıyla bazı grup ve kişileri kullanarak sektöre darbe vurmaya çalışıyor olduğu yönündedir. Normal şartlarda asgari mantık silsilesinden yoksun bu iddianın ciddiye alınması bile anlamsız. Ancak biz yine de bunun neden kendisi ile çelişen bir iddia olduğunu veriler ile anlatalım. Aşağıdaki grafikte İngiltere’nin 2021 yılı şubat ayında plastik çöplerini gönderdiği ülkelerin listesi ve oranları var.
Görüldüğü gibi en önemli ithalatçı Türkiye! Peki, Türkiye henüz pazarda bu kadar önde değilken İngiltere çöpünü nereye gönderiyordu? O da aşağıdaki grafikte saklı.
Yani öyle sanıldığı gibi bu çok değerli olan çöplerin Türkiye’ye gitmesini ‘kıskanan’ batılı güçler Çin yasaklayınca çöpleri kendileri almamışlar. Yine denetimin zayıf, çevreyi umursamayan endüstrinin hâkim olduğu Türkiye gibi ülkelere göndermişler. Öyle ki Türkiye’nin Mayıs 2021 yılında uygulamaya koyduğu oldukça yerinde olan yasaklama kararı sonrası bu çöplerin rotası Bulgaristan, Romanya ve Polonya olmuştu. Yani ortada bir kıskançlık durumu yok. Çöpünden kurtulmak isteyen bir batı ve bu çöpten gelen para ile zenginleşen bir ithalatçı endüstri var. Yoksa endüstrinin iddia ettiği gibi bu çöpün kıymetini bilen Avrupa ülkeleri, Çin yasağından sonra çöpü en fazla ithal eden ülke konumunda olurlardı. Oysaki veriler tam tersini söylüyor. Çin yasaklayınca ortaya yeni Çinler çıktı.
Ayrıca petrol ürünü satıp başkasını da petrol kartellerinin hizmetinde olarak nitelemek kirli bir propagandadan başka neyin göstergesi olabilir ki? Kaldı ki plastiği hayatımızın her alanımıza zorla sokarak bu petrokimya kartellerinden 7.9 milyon ton ham madde alan (toplam hammadde ithalatının %91’i) bu sektör eğer geriye kalan %9 kadarlık bir çöp malzemesi için sektörü baltalamaya çalışan bir kartel ve kartel güdümlü kişi ve kuruluş arıyorsa aynaya bakmayı denemelidir.
Ayrıca şu videodaki yangın 2019 yılından 5 ay boyunca sürmüş bir yangın. Bu videoyu paylaşan kişi de o bölgede yaşayan birisi. Kendi hesabından şikayette bulunduğu bir paylaşım gerçekleştirmiş. Buna rağmen olayın sanki BBC vb’nin uydurduğu bir olaymış gibi dillendirmek açıkça manipülasyon ve suçu örtme çabasıdır.
İDDİA 7- Yasaklamalar başarılı olsaydı Kuzey Kore en başarılı ülke olurdu
Çöp ithalatını yasaklayan bir ülke olarak Çin’in değil de Kuzey Kore’nin ortaya atılması konuyu sulandırmak ve bulandırmak ile ilişkilidir. Çin çöp ithalatını yasaklamıştır ve bunda da oldukça başarılı olmuştur. Üstelik bakanlığın yerli atığın teşvikine dair yaptığı düzenleme ve kısıtlamaların Kuzey Kore gibi diktatörlük ile yönetilen düzenleyici değil yasakçı bir yapıyla karşılaştırması da yakışık değildir. Çin’in yasak sonra kaynağında ayrıştırma, depozito iade sistemi ve atık azaltım stratesijisinin oldukça başarılı olduğu oldukça açıktır. Aşağıdaki linklerden Çin’in yasak sonrası politikaları açıkça görülebilir.
Link-1
Link-2
Link-3 (Çince ama Google translate İngilizceye başarıyla çeviriyor)
Link-4 Çin devletinin yasak sonrası için kurduğu eylem planı (Google translate İngilizceye başarıyla çeviriyor)
Sonuç olarak, depozito iade sistemine, parayla poşet uygulamasına, tek kullanımlıkların sınırlandırılmasına ve çevre için yapılması planlanan her türlü girişime karşı çıkan bir sektörün niyetinin ne olduğu açık ve net bir şekilde bellidir. O nedenle bakanlığın para ve kar odaklı faaliyetleri ile ülkeyi batının çöplüğüne dönüştürenlerin manipülasyonlarına ve kar hırslarına değil de sahada gözüyle gördüğüne dayanarak hareket etmesi gerekmektedir. Denetlemesi neredeyse imkansız olan bu çöp istilasını kısıtlamaktan başka çare yoktur. Nitekim Mayıs 2021 kısıtlamasından geri adım atıldıktan sonra çöp thalat rakamları yeniden eski seviyesine ulaşmıştır (https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/avrupanin-3-kamyin-copunden-biri-turkiyeye-geliyor-7066792/).
Ayrıca geri adım atılarak lobi faaliyetlerine kurban edilen Mayıs 2021 düzenlemesinin bir yasaklama değil kısıtlama/düzenleme ve bakanlığın uzun süredir uygulamaya sokmaya çalıştığı bir programın parçası olduğunu unutmamak gerekir. ÇŞİD Bakanlığının %80-%50- … şeklinde geliştirdiği ithalat sınırlandırma hamlelerinin en son aşaması Mayıs 2021 kısıtlamasıdır. O yüzden sektörün bunu yasakçı bir bakış olarak görülmesi yanlıştır. Geri adım atılan bu düzenleme yasakçı değil koruyucu ve önleyiciydi. Ancak bu fırsat tepildi ve sektöre teslim olundu. Bu düzenleme ile ithalata bağımlı hale gelmiş ve kontrolsüz büyümüş olan bir sektörün iç piyasaya yönelme fırsatı da tepilmiş oldu. Artık Türkiye’de hiçbir geri dönüşüm firması ayrıştırılsa dahi yerli plastik çöpleri almayı kabul etmeyecek etse de çok cüzi bir ücret ile alacaktır. Bunun yanında belediyelere yanlış ve mantıksız bir şekilde önerilen çöp yakma tesisleri de çöp azaltım projeksiyonu yapılmasını neredeyse imkansız hale getirmektedir. Dolayısıyla Türkiye adeta bir çöp kapanına hapsedilmiştir.
Çünkü ithalatçı tüccarların temel argümanı olan kaynağında ayrıştırma projeksiyonları da bu vesileyle rafa kalkmıştır. Çükü tüccarlar ithal edilen şeye hammadde, bizim içeride ürettiğimize de işe yaramaz çöp muamelesi yapıyordu ve bunu artık daha da yükseltme fırsatı elde etmiştir. Oysa ki kısıtla sürmüş olsa ve biz de kaynağında ayrıştırma için seferberlik başlatsaydık, bizim ürettiğimiz çöp de sektörün hammaddesi olabilirdi. Dolayısıyla burada bir yasak olduğundan bahsedemez, bundan bahsedenlerin de samimi olmadığını söyleyebilirdik.
Çöp/Atık İthalatı için en önemli alternatif: Depozito İade Sistemi
Türkiye’nin 2019 yılındaki ambalaj tüketim miktarları incelendiğinde oldukça önemli bir plastik içecek ambalajı çöpü üretimi yaptığı açıktır. Bu ambalajların plastik olanlarının toplanması geri dönüşüm endüstrisinin ciddi bir ihtiyacını karşılama potansiyeline sahiptir.
İşte Türkiye’nin 2021 yılında uygulamaya koymayı planladığı ancak uygulanması 2022 yılına ertelenen depozito iade sistemi de tam olarak bu anlama sahiptir. Tüm büyük plastik ambalaj kullanıcıları bu sisteme entegre edilirse işte ancak o zaman kararlı ve çevreci bir yaklaşım ortaya konulmuş olur. Depozito iade sisteminin en önemli avantajı ülkelerin kendi kıyılarına karışan özellikle cam, alüminyum ve plastik şişelerden kaynaklı çöp sızıntısının önüne geçme potansiyeline sahip olmasıdır. Eğer ki bir ülke depozito iade sisteminin özellikle içecek ambalajlarının tekrar kullanıma uygun olarak tasarlanmasıyla birlikte düzenlerse o zaman ülkede plastik şişe kirliliği görüntüsü oluşmayacaktır.
Kaynağında ayrıştırma ve gıda dışı atıklar ile gıda atıklarının ayrı toplanması
Türkiye’nin en önemli problemi kaynağında ayrı toplanmayan plastik çöplerin geri dönüşüm sistemine dâhil edilememesidir. Çünkü çöp içerisinde gıda ile kontamine olan bir gıda dışı atığın tekrar kullanım ya da kazanımı için harcanacak para elde edilecek üründen kazanılacak parayı karşılamaktan ya uzaktır ya da daha düşük karlıdır. Bu da ithal çöplerden uçuk karlar kazanan sektöre cazip gelmemektedir. Ancak 2018 öncesi bu işi yapanlara iç piyasadaki çöpler cazip geliyordu çünkü ithalat yoktu.
TÜİK’e göre 2018 yılında Türkiye’nin 35 milyon tona yakın belediye çöpü ürettiği ve bunun da %10-20 arasındaki miktarının plastik olduğu tahmin ediliyor. Bunun da önemli bir kısmının en son yapılan yasak kapsamındaki plastik sınıfında olması önemli bir kaynağın çöp depolama alanlarına gönderildiğini ortaya koymaktadır. Burada yapılabilecek en önemli iyileştirme belediyelerin kaynağında ayrı çöp toplama sistemlerine yönelmesi ve bu bağlamda bir girişimde bulunması gerekmektedir.