Önceki iki yazımızda (Bölüm 1 ve Bölüm 2) plastik ayak izini azaltmanın bazı kolay ve zor yollarını yazmıştık. Zor yollarını yazmaya devam…
1- Kişisel bakımın çevresel maliyeti
Kişisel bakım, toplumdaki bazı algıların paralelinde gelişebilen, kimi zaman reklamların etkisiyle kimi zaman da kişinin kendi tercihleriyle sürdürülen bir öz bakım işi. Asgari düzeyde yapılması, bir arada yaşamanın getirdiği bazı durumların sıkıntı yaratma potansiyelini ortadan kaldırır. Örneğin sıcak havalarda, ter kokusu giderici kullanmak, alternatif yollarla yapıldığında maliyetsiz olabilen faydalı bir tercihtir. Ancak bunu daha da ileri taşıyıp yapılan işi çeşitlendirmek faydadan çok zarar verebilir.
Aslında bu durumu kişisel tatminin derecesiyle birlikte değerlendirmekte fayda var. Kişisel bakımın maliyetini anlamak üzere örneklersek; daha önce de bahsettiğimiz gibi, önce “sabun kurutuyor” diye deterjandan hallice olan şampuan, üzerine de saç kremi kullanmak; duş jeli ile yıkandıktan sonra bir de losyon sürmek, kurulandıktan sonra da nemlendirici krem kullanmak, ciddi anlamda maliyeti olan bir eylem olarak nitelendirilebilir. Üstelik bunu her gün yapmak tam bir kâbus halini alabilir. Sizin için değil tabii ki çevre için. Aslında maruz kaldığınız kimyasal açısından sizin için de ciddi anlamda riskli, ancak konumuz o değil.
Olay sadece bununla da bitmiyor elbette. Farklı tekniklerle pazarlanan ve içine konuldukları tek kullanımlık kaplardan ne oldukları anlaşılabilen makyaj malzemeleri, temizleme jelleri/bezleri/sıvılarının ciddi bir ambalaj yüküne sahip olduğunu unutmamak gerek. Kadın erkek fark etmez, kişisel bakımı çok fazla çeşitlilikte, her gün ve hatta günde birkaç defa yapıyorsanız, ambalaj çöplüğüne ciddi katkılar sağladığınızı bilmeniz gerekiyor. Bakım malzemeleri alanınızı şöyle bir kontrol ederseniz ne derecede plastik çöp ürettiğinizi de göreceksiniz. Kişisel olarak bakımlı olmanın verdiği hazzın yanına, bir balinanın midesinden çıkan ambalaj atıklarını da koyarak belki bir karşılaştırma yapabilirsiniz.
Kişisel bakım alışkanlıklarınızı gözden geçirmeniz ve varsa daha az ambalajlı ve daha az kimyasallı alternatifleriyle değiştirmeniz, kendiniz ve çevre açısından oldukça anlamlı olacaktır. Bunun -eğer çalışansanız- çalıştığınız kurumun politikasıyla doğrudan ilişkisi olabilir. Her gün “bakımlı” olmayı ve makyaj yapmayı teamül olarak yerleştirmiş kurum ve kuruluşların bu çöp üretim alışkanlıklarının değiştirilmesinde kayda değer bir değişikliğe gitmeleri işleri daha da kolaylaştıracaktır.
2- Bulaşık süngeri, sarı bez ve diğer mutfak ekipmanları
Geleneksel hale gelmiş olan “sarı bez serili mutfak lavabosu görüntüsü” temiz ve yıkanmış bir mutfağın adeta resmi gibidir. Neredeyse her evde bu seromoni bulaşıklar yıkandıktan sonra adeta bir ayin gibi gerçekleştirilir. Ancak bunun değiştirmenin zamanının geldiğini söylememiz lazım. Çoğunlukla sentetik ve petrol türevli malzemeden yapılan mutfak temizliği malzemeleri (sünger, bez, vb.) ciddi anlamda mikroplastik parçacık yayma potansiyeline sahipler. Üstelik bunların çoğunluğu arıtma tesislerini aşıp denizlere ve göllere ulaşıyor. O halde daha çevreci olan alternatiflere yönelmek birçok anlamda fayda sağlayacaktır. Örneğin doğal malzemelerden yapılmış sünger, fırça ve daha basit ve işlemden geçmemiş kumaşları mutfak malzemesi olarak kullanmak, plastik salımınızı sıfıra indirecektir.
3- Hayvan severiz ama ya doğa?
Çoğumuz için hayvanlar hayatımızın merkezinde ya da yakınında olan canlılar. Kimimiz evimizde kimimiz ofiste kimimiz de sokakta besliyoruz. Ancak bu sevginin bir de çevresel maliyeti söz konusu. Siz hiç içerisine konulan yemeğin, ya da bitmiş yiyeceğin içine sinen kokusuna gelip ambalajı kemiren köpeklerin o poşetleri de yediğine şahit oldunuz mu? Ben oldum. Sadece ona da değil, hayvanların mamalarının konulduğu küçük/büyük paketlerin ambalajlarına da!
Hayvan sevmek, doğaya da saygılı olmayı zorunlu kılar. Bu sebeple hayvan beslerken doğa ve çevre için en saygılı ve zararsız yol ne ise onun bulunması ve onun gerçekleştirilmesi gerekir. Aksi takdirde hayvan sevginizi sorgulamanızda fayda var. Mama alırken özellikle kaliteli açık mamaları tercih etmek ya da hayvanın beslenme alışkanlığına uygun olarak kendimizin yediği şeylerle (kırıntılarıyla değil) hayvanları beslemek birçok anlamda ambalaj azaltımına neden olacaktır. Hatta marketlerde satılan tek seferlik mamaları almamak bile, başlı başına bir ton çöpten kurtulmamıza yardımcı olacaktır.
Zor gibi görünüyor olabilir, ancak artık ambalaj atığı sorunu için bazı ciddi adımlar atmamız gerekiyor. Aksi tüm bahaneler, doğal yaşama bir yerden verdiğinizi, bir başka yerden zehirlemenize neden olmaktadır. Bu da hayvan sevgisi olarak açıklanamaz. Kirlettiğimiz çevrede onlar da yaşıyor. Hatta çoğu şehirde bulunan çöplüklerde beslenmeye çalışıyorlar. Beslediğiniz bir hayvanın mama poşetinin, bir başka yerdeki, başka bir hayvan için kabus olabileceğini unutmayın.
Doğayla kalın!